İçeriğe geç

Görgüsüz ne denir ?

Görgüsüz Ne Denir? Eğitimin Estetik ve Ahlaki Boyutunu Yeniden Düşünmek

Bir eğitimci olarak, yıllar içinde şunu öğrendim: Öğrenme yalnızca bilgi edinmek değildir; aynı zamanda insanın kendini, başkalarını ve dünyayı anlama biçimidir. Görgü, bu anlayışın estetik ve ahlaki yansımasıdır. Peki, “görgüsüz” ne demek? Bu kelime sadece “kabalık” ya da “saygısızlık” anlamına mı gelir, yoksa daha derin bir eğitimsel eksikliği mi işaret eder?

Bu yazıda, görgüsüzlüğü pedagojik bir kavram olarak ele alacağız: bir bireyin öğrenme sürecinde eksik kalan duyuşsal, toplumsal ve kültürel beceriler üzerinden bir okuma yapacağız.

Görgü: Öğrenmenin Estetik Ahlakı

Görgü, bir toplumun yazılı olmayan eğitim sistemidir. İnsan, çocukluktan itibaren çevresinden “nasıl davranacağını” gözlemleyerek öğrenir. Bu, bilişsel olduğu kadar duyuşsal bir süreçtir. Görgüsüzlük ise bu öğrenmenin yarım kaldığı, bireyin toplumsal ve kültürel kodları içselleştiremediği bir durumdur.

Eğitim felsefesi açısından bakıldığında, görgü bir “öğrenilmiş incelik”tir. Bilgiyle değil, farkındalıkla ilgilidir. Piaget’nin bilişsel gelişim kuramında çocuk, çevresiyle etkileşim kurarak öğrenir. Bu etkileşim yalnızca nesnel bilgi değil, aynı zamanda sosyal davranışların da öğrenilmesini sağlar. Dolayısıyla, görgüsüzlük bir bilişsel yetersizlik değil, bir duyuşsal öğrenme eksikliğidir.

Pedagojik Açıdan Görgüsüzlük: Eğitimin Görünmeyen Ekseni

Eğitim programlarında genellikle bilgi aktarımı ön plandadır. Fakat insan eğitimi, yalnızca “öğreten” değil, aynı zamanda “gören” ve “duyan” bir süreci içerir. Görgü, bu yönüyle eğitimdeki estetik boyutu temsil eder.

Bir öğrenci, sınıfta yalnızca konuları öğrenmez; öğretmeninden davranış biçimlerini, konuşma tonunu, başkalarına saygıyı da öğrenir. Bu nedenle, pedagojik olarak “görgüsüzlük”, bireyin bilgiye sahip olmasına rağmen onu sosyal bir bilinçle ilişkilendirememesi anlamına gelir.

Bir öğrenci düşünelim: yüksek akademik başarıya sahip, ama grup çalışmasında kimseyle iletişim kuramıyor. Bu durumda eksik olan şey bilgi değil, görgüsel yeterliliktir — yani bilginin ahlaki ve estetik biçimde hayata yansıması.

“Bilmek yetmez; doğru biçimde davranmak da öğrenilmelidir.”

Bu düşünce, modern eğitimin en çok ihmal ettiği gerçeği özetler.

Toplumsal Görgü: Kültürün Sessiz Öğretmeni

Toplumlar, görgüyle ayakta kalır. Görgü, ortak yaşamın görünmez sözleşmesidir. Her kültür, bireylerine “nasıl davranacağını” öğretir; bu, toplumsal uyumun en önemli aracıdır. Görgüsüzlük ise bu kültürel öğrenmenin kopuşudur. Birey, toplumun duygusal ve etik bağlamından uzaklaşır; empati yerine bencillik, incelik yerine gösteriş öne çıkar.

Bu durum, modern çağın hızla değişen değerleri içinde daha da belirginleşmektedir. Dijital iletişim, bireyleri görünür kılarken aynı zamanda yüz yüze saygının, dinlemenin ve sabrın önemini zayıflatmıştır. Bugün bir çocuğun “görgü” öğrenmesi, artık sadece evde değil; sosyal medya, okul, sokak ve dijital kültürün iç içe geçtiği karmaşık bir ortamda gerçekleşir.

“Bir toplumun görgü seviyesi, onun eğitim kalitesinin aynasıdır.”

Bu nedenle pedagojik yenilenme, sadece müfredatla değil; davranış, dil ve değerle başlar.

Görgüsüzlüğü Önlemenin Pedagojik Yolu

Eğitim, yalnızca aklı değil, kalbi de eğitmelidir. Görgüsüzlüğü önlemenin yolu, empatiyi, saygıyı ve estetik farkındalığı öğrenme süreçlerinin merkezine koymaktan geçer.

Bir öğretmen, ders anlatırken yalnızca bilgiyi değil, insan olmanın anlamını da öğretir. Bir ebeveyn, çocuğuna “teşekkür etmeyi” öğrettiğinde aslında toplumsal bir değer aktarır.

Bu nedenle her eğitim ortamı, aynı zamanda bir görgü laboratuvarıdır.

Davranışın, iletişimin, paylaşmanın, hoşgörünün deneyimlendiği bir alan… Çünkü görgü, teorik değil; yaşanarak öğrenilen bir sanattır.

Sonuç: Görgüsüzlüğü Bilgisizlik Değil, Duyarsızlık Olarak Görmek

“Görgüsüz ne denir?” sorusuna en basit cevap, “öğrenmemiş insan” olabilir. Fakat bu öğrenme, okulda değil; yaşamın içindedir. Görgüsüzlük, bir eksiklik değil, bir davettir: öğrenmeye, anlamaya, duyumsamaya çağrıdır.

Eğitimin amacı yalnızca zihinleri değil, kalpleri de biçimlendirmektir.

O halde, şu soruyu sormadan geçemeyiz: “Biz çocuklarımıza bilgi mi öğretiyoruz, yoksa insan olmayı mı?”

Görgü, belki de bu iki dünyanın kesiştiği en değerli öğrenmedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
tulipbet girişprop money